YANGINDAN “MÜFREDAT” KAÇIRMAK!

YANGINDAN “MÜFREDAT” KAÇIRMAK!

Milli Eğitim Bakanlığı, sözüm ona 10 yılda hazırlanmış olan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni 26 Nisan 2024’te askıya çıkarmış, 3500 sayfayı aşkın Model hakkında bir hafta içinde herkesten görüş istemişti. Bu denli büyük hacimli bir metnin bu denli kısa bir zamanda okunup değerlendirilmesinin olanaksız olduğu herkesin bildiği bir gerçekken demokratik kitle örgütleri ve eğitimciler, yine de can havliyle çalışmış ve görüş bildirmişlerdi.

Görüşlerin en başında, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adlı öğretim programı taslağının Bakanlık tarafından geri çekilmesi gerektiğiydi; çünkü eğitim – öğretim programları da tıpkı anayasalar gibi, toplumsal bir sözleşmeydi. Bu nedenle programlar öğretmenler, veliler, eğitim sendikaları, demokratik kitle örgütleri, bilim insanları gibi ilgili bütün tarafların katılımıyla hazırlanmalıydı.

Ortaklaşılan bir başka konu, eğitimde program geliştirmenin, bir bilim alanı olduğuydu. Tarikat ve cemaatleri “sivil toplum kuruluşu” olarak gören, onları protokol imzalayarak okullara sokan anlayıştan bilimsel bir eğitim programı yapmasının beklenemeyeceği; yapılırsa bu programın çağımızın, ülkemizin, çocuklarımızın gereksinimlerini karşılayamayacağı gerçeğiydi. Bu program taslağının bilimsel olmadığının en açık kanıtlarından biri düşünme ve sorgulama becerilerini geliştiren felsefeye 67, din öğretimine 572 sayfa ayırmış olmasıydı.

Bu taslak insan hakları, vatandaşlık ve demokrasi alanında hak ve özgürlüklerden çok görev ve sorumluluklara yer veriyordu. İfade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü gibi konulara yer vermiyor; bu yaklaşım, öğrencilerin hak ve özgürlükleriyle ilgili bilgi edinme hakkının önüne geçiyordu. Taslak, bu niteliğiyle Türkiye’nin 1990 yılında imzaladığı Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi de ihlal ediyordu.

Bu taslak kapsayıcı değildi; toplumsal cinsiyet eşitliğine yer vermeyerek toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının devletin yükümlülüğü olduğunu görmezden geliyordu. Taslak, Anayasal haklar yanında Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri de dikkate almıyordu.

Bu taslak “Evrim” teorisini dışlıyor; bilimin temel gerçeklerini bilen ve kullanan, analitik düşünen, farklı görüşlere saygılı, demokratik tutuma sahip bireyler yetiştirmeyi amaçlamıyordu.

Bu taslak “seyreltme” gerekçesiyle Atatürk ve devrimlerine az yer vererek, dil oyunlarıyla Osmanlı devletini yıkılmamış gibi göstererek yakın tarihi çarpıtıp yeni bir tarih yazıcılığına soyunuyordu.

Demokratik kitle örgütleri ve bilim insanları, tüm toplumu ikna eden gerekçelere sahip; açık ve sağlam bir hazırlık sürecinden geçmiş; geniş ve şeffaf bir toplumsal katılım sağlanarak ve bir pilot uygulamayla denenerek yapılacak bir eğitim ve öğretim programı istiyordu.

İşte bu nedenlerle İKKB (İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği) ve 100. Yıl Platformu paydaşı 33 demokratik kitle örgütü, 17 Mayıs 2024 tarihinde İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması yaptı. İstekleri karşılamayan, çağın gereklerine uymayan, laik- bilimsel eğitimi göz ardı eden “TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MODELİ” adlı öğretim programı taslağını çöpe attı.

Kamuoyunu temsil eden onca kuruluş, taslağı çöpe attı ama Milli Eğitim Bakanlığı taslağı çöpten aldı; işi biraz daha kitabına uydurmak, taslağı taslak olmaktan çıkarmak için Zalim (pardon) Talim Terbiye Kurulu’na pasladı. Şimdi, Milli Eğitim Bakanı’nın boş kaleye gol atmasını bekliyoruz. Ne var ki bu maç burada bitmeyecek. Bu işin arkasını asla bırakmayacağız. Mücadeleye devam edeceğiz.

(4 Haziran 2024/ Cumhuriyet Gazetesi / Olaylar ve Görüşler)
Gülsün Kaya / Eğitimci
KAD (Kadın Araştırmaları Derneği) Yönetim Kurulu Üyesi